Doküman >> Önce sağa, sonra sola, sonra tekrar sağa... (6696 Read)
Full Text: | |
(Onlar da biliyor bir şeyler yanlış...)
İlk turuma 2009'da başlamıştım. O günden bu güne kadar gezdiğim yerler şunlardı: Ancak bir seyahat bloğu yazmak hiç aklıma gelmedi. Bunun yerine sadece yaşadığım uç olayları yazmaya başladım. Eğer takip etmişseniz, bunlardan biri Almanya'ya Yüksek Lisans için gelirken 1 saat önce uçak bileti almam ile ilgiliydi. Şimdi de başlıktan anlaşılabileceği üzere İngiltere, Londra'da son saatlerimi anlatıyorum. 21.09.2015 (Pazartesi) ile 25.09.2015 (Cuma) arasında iş gezisi için Londra'ya gittim. Çarşamba günü şirketten bir arkadaş daha geldi ve Cuma günü birlikte döneceğiz. Şirket, toplantı bittikten sonra havaalanına ulaşabileceğimiz kadar süre olacak şekilde biletleri ayarlıyor. Toplantı 13:30 gibi bitti ve uçuşumuz 19:30'da. Toplantı Brunel Üniversitesi'nde ve uçuşumuz da Heatrow Havaalanı'ndan. İkisinin arası trafik olmadığı zaman, otobüsle yaklaşık 50 dakika. Veda etmek, e-postalara bakmak derken üniversiteden saat 16:00 gibi ayrılıyoruz. Benim bavulum hala otelde. Ancak otel havaalanı oteli. Yani otelden havaalanına ücretsiz servisle 15 dk'da gidebileceğiz (cidden havaalanı oteli, havaalanı çok büyük). 17:00 gibi oteldeyiz. Bilmediğim bir yerde asla işlerimi son dakikaya bırakmayan biri olarak en az bin defa "Hadi gidelim" demişimdir. Arkadaş da "17:45'te çıkarsak yetişeceğiz" diyor. 17:45 oluyor ve 50 geçe yetişebileceğimizi, 50 geçe olduğunda da 5 dk daha dinlenmek istediğini söylüyor. Saat 18:00'de otobüse binebiliyoruz ve 18:15'te Terminal 2'deyiz. Not olarak şunu belirteyim: Normalde şehirlerarası uçuşlarda bile 1 saat önce gidilmesi gerekiyor. Ekranlara bakıyorum ve bizim uçuş görünmüyor. Doğrudan aklıma gelen şey yanlış terminalde olduğumuz. Bilete bakıyorum ve uçuşun Terminal 5'ten olduğunu görüyorum. Nedense aklımda Terminal 2 kalmış. Ancak aslında bu Terminal, Frankfurt'tan kalkarkenki gittiğim terminal :(. Tabelalara baktığımızda Terminal 5 yazısından eser yok. Ve soracak kimse de... Tekrar geldiğimiz yere dönmeye çalışıyoruz. Heatrow havaalanı o kadar büyük bir havaalanı olmasına rağmen, binlerce yolcuyu sadece 4 asansör ile 58 saniyede yukarı çıkarmaya çalışıyor. Asansörler hep dolu ve her zaman çıkmak isteyen birileri var. Tabii aynı şekilde de aşağı inmeye çalışanlar... Asansörle iniyoruz ve bu kez farklı bir yerdeyiz. Bir otobüs şoförüne Terminal 5'i sorduğumda Heatrow Express ile gitmemiz gerektiğini söylüyor. Yukarıdaki bahsettiğim üç konumu (Otel, Terminal 2 ve Terminal 5), bir resim ile özetleyeyim: Bizi Terminal 5'e götürecek trene ulaşmaya çalışıyoruz. Ancak trene gitmek için o kadar yürüyoruz ki artık Terminal 5'e geldiğini düşünmeye başlıyor insan... Heatrow Express'e ulaşıyoruz (18:41) ve sonraki tren 7 dk içerisinde... Ancak 7 dk sonra bir anons, yanlışlık olduğunu ve bunun Terminal 4'e gittiğini söylüyor. Bizi gerçekten Terminal 5'e götürecek tren ise 12 dakika sonra. 18:53'de tren geliyor ve hala yetişebileceğimiz düşüncesiyle bekliyoruz. Tren 3 dakika içerisinde Terminal 5'e ulaşıyor. Ancak durması bile yaklaşık 30 saniye sürüyor. Koşa koşa kontuarlara ulaşmaya çalışıyoruz. Yine dört asansör... Bu andan sonra arkadaşı göremiyorum ancak kaybedecek zaman olmadığından bir asansöre atlıyorum. Bindikten sonra bir kızın ironik: "Oooo, what a gentlemen (!)" diyişini duyuyorum ancak cevap verecek halim yok. Ardından kız arkadaşı da biniyor ve "Yeah, but true (!)" diyor. Sanırım ilk defa bir erkek onlara öncelik vermedi. Asansörün içini şöyle betimleyeyim: En ufak hareket edilecek yer yok ve benimle bavulum arasında başka bir bavul var. Yalnız o bavulun çıkabilmesi için benim hareket edebilmem gerek. Hala gözünüzde canlanmadıysa, temsili fotoğraf: Ne kadar centilmen olduğumu duyan bavulun sahibi başka bir kıza yol vermeye çalışıyorum ve bir "Teşekkür" duyuyorum (evet, ne kadar centilmenim). Bavulumu bırakmam gereken yer asansöre çok yakın. Bu arada saat 18:58. Ancak sırayı gördükten sonra bunun mümkün olmayacağı bariz. Bir hatırlatma yapayım. Şu andan sonra yapmam gerekenler: Bavul bırakma (check-in) -> Pasaport kontrolü -> Sıvı vs. kontrolü yapılan güvenlik kontrolü -> Kapıya gidiş -> Uçağa biniş. Burada kalın yazılmış metin, sıra beklemem gereken yerler. En yoğun havaalanlarından biri olduğunu bir daha hatırlatayım. Arkadaşın yapması gerekenler ise aşağıda: Bavul bırakma (check-in) -> Pasaport kontrolü -> Sıvı vs. kontrolü yapılan güvenlik kontrolü -> Kapıya gidiş -> Uçağa biniş. Onun pasaport kontrolü kalın yazılmadı, çünkü AB vatandaşı. İnsansız pasaport kontrolü kapılarını kullanarak hızlıca geçebilecek. Bavulu bırakabileceğim standlara baktığımda, en sağdaki standın pasaport kontrolü olduğunu görüyorum. Sırada sadece 3 kişi var... Ancak orada bulunan bir görevli, önce bavulumu bırakmam gerektiğini söylüyor. Uçağımın 19:30'da olduğunu söyleyince izin veriyor. Pasaport kontrolünde sıra bana geliyor ve görevliye uçağıma yetişebilip yetişemeyeceğimi soruyorum. Pasaportumu alıp kontrol ediyor ve uçağa biniş yapılan kapıya telefon ediyor: (G)örevli: Burada bir yolcu daha var. (T)elefondaki: bızt bızt bızt G: Yok, sadece el bagajı var (B)en: Yok, normal bavulum da v... G: Hmm olmaz mı yani. (Beni duymuyor) B: :( T: bızt bızt G: Soyadı G E Z. T: bızt G: Tamam o zaman gönderiyorum Telefonu kapattıktan sonra, görevlinin söyledikleri aynen şöyle (Saat: 19:03): "Nasıl yaparsınız bilmiyorum ama güvenlik kapısından geçebilmeniz için sadece üç dakikanız var. Sürekli koşmanız gerekiyor. Sakın durmayın!" "Yalnız bavulum da var." diyorum ve kadın bir şey demeden onu da hızla içeri aldıktan sonra biniş kartını uzatıyor. Teşekkür ettikten sonra (çünkü ben centilmen biriyim) Forrest Gump misali nereye gideceğimi bilmeden, gösterilen yöne koşmaya başlıyorum. Biniş kartında kapının kapanma saati 19:15. Sıvı vs kontrolü yapılan güvenlik bölgesine girmeden önce barkodu okutarak otomatik kapının açılması gerekiyor. Muhtemelen kadının dediği kapı bu. Kapı açılıyor ve 4 adet girebileceğim kuyruk var. Süpermarkette her zaman en yavaş ilerleyen kasada bekleyen biri olarak, yine bir ümit bir sıraya giriyorum. Hayatımda daha önce hiç yapmadığım bir şeyi de burada yapmış oluyorum. Yüksek bir sesle: "Afedersiniz, 19:15'te uçağım var. Acaba sırada önünüze geçmem mümkün mü?" Beş altı kişi "Tabii ki" diyor... Sıranın yarısına geçiyorum ve duymamış olabilecek kişilere tek tek sormaya başlıyorum: "Sizin için de sorun olur mu acaba?" Daha önceden önlerine geçtiğim kişiler hep bir ağızdan: "Don't ask! Go, go, go! (Sorma artık, hadi koş koş!)" diyorlar heyecanla (bu şekilde çevirisi daha anlamlı oldu sanki). Güvenlik sırasında en öndeyim. Cebimdeki her şeyi bilgisayar çantasına koyuyorum ve geçiyorum... "Biip". Görevli, ayakkabılarımı çıkarmamı istiyor. Çıkarıyorum ve 360 derece tarama yapan bir dedektörde bekliyorum. Tarama süresi: 3 saniye. Çıkıp ayakkabılarımı giyiyorum. Merak ediyorsanız, tabii ki de bağcıkları bağlamıyorum. Çantam geldikten sonra koşmaya devam ediyorum. Kapı: A20. Koşmaya devam. Yürüyen merdivenlerde bağcıkları sıkıştırmadan ve yolu kaybetmeden 6 dakika daha koşuyorum. 19:16'da kapıdayım... Arkadaşa mesaj atıyorum: "Neredesin, ben kapıya koştum ve şuan bekliyorum." İletildi raporu gelmiyor. Aynı şeyi ikinci hattına gönderiyorum. Beni arıyor ve nasıl girdiğimi söylüyor. Hızlıca anlatıyorum ve onu içeri bırakmadıklarını söylüyor. Onun da AB vatandaşı olmayan sıradan rica etmesini, benim içeride olduğumu ve bağlantılı trenlerimiz olduğunu söylemesini öneriyorum. Bir dakika sonra tekrar arıyor: "Hayır izin vermiyorlar." Kapıda bir görevliye, ardından uçuş kartını alan görevlilere durumu anlatıyorum. Beraber geldiğimizi, bağlantılı trenlerimiz olduğunu vs vs vs... Bu görevli de, bir yöneticiden rica etmesini, eğer giriş yapmışsa bir 10 dakikaya kadar bekleyebileceğimizi söylüyor. Arkadaşa dönüş yapıyorum ancak yöneticinin de ona izin vermediğini söylüyor. Tekrar görevliye döndüğümde, bana ekranı çeviriyor ve barkod ile açılan o güvenlik kapısında bu uçuşa artık yolcu kabul edilmediği yazısını işaret ediyor. Bu yazı çıktıktan sonra çok kısa bir süre daha kapının kartı kabul ettiğini belirtiyor (Bu da benim nasıl 19:05'te kapanan kapının bana 19:06'da izin verdiğini açıklıyor). Sonrasında da gelişen sohbet şu şekilde: G: Peki uçağa binmek ister misiniz? B: Bavulum içeride. G: Hmm, o zaman yapabileceğimiz bir şey yok. Çok üzgünüz. Arkadaş beni arıyor ve "İyi uçuşlar" diliyor. Telefonu kapatıyorum ve sonra güvenlik anonsları...
(Çok buğulu, ancak bu heyecanla bu kadar oldu. En altta Frankfurt yazısı görülebilir) | |
Language: | |
Türkçe (TR) | |
Date added: | |
27.09.2015 15:42:49 | |
Added by: | |
Volkan Gezer | |
Tags: | |
londra, havalanında, panik, uçakta panik, heatrow, seyahat, checkin |